Eğitim-Rehberlik

ÖĞRETMENİMDEN MEKTUP 1

Sevgili Öğrencim(!);
Umarım iyisin-iz-dir. Gerçi öğretmen olmaya devam ettiğinizi duyunca iyi olma ihtimalinizin az olabileceğini üzülerek anladım. Öğretmen olmak ülkemizde (bu dönemde) pek akıl kârı değil. Umarım yaranıza tuz basmış olmuyorumdur. Acı ama gerçek olan bir durum. Aslında kızgınlığımın bir ifadesi bunlar öğretmenim. Eğitim, neden bu halde? Niçin öğretmenlik mesleğine hiç önem verilmiyor ve bunu neden kimse dert edinmiyor? Böyle başlamak istemezdim. Dilime gelenleri döküyorum kâğıda beni mazur görün lütfen. Bu kısmı yazmadım farz edelim.
Size öğrencim diye hitap ettiğim için kızamayın öğretmenim, siz de az muziplik yapmıyordunuz sınıfta. Kızmayacağınızı biliyorum ‘vay köftehor vay’ der geçersiniz, dudağınızda bir gülümseme ile. Gelgelelim mektuba ve neden öğrencim dediğime:

Bu da sizden kalma bir aydınlanma ile oldu. Mezuniyet gecemizde, okulun o geniş ve güzel bahçesinde, yemekten önce kalkıp bir konuşma yapmıştınız ta 20 yıl önce. Evet koskoca 20 yıl olmuş. Siz iki yıllık bir öğretmen ben ise 5 yıllık öğrenciydim. ’ Ben mi çocuklara bir şey öğrettim yoksa çocuklar mı bana çok şey öğretti ve bana öğretmenlik yaptı? Tam kestiremiyorum’ gibi bir şeylerle başlamıştınız söze. Bu mektubun yazılış hikâyesi oraya kadar gidiyor.
Okulların başlamasına birkaç gün vardı. Ben 4. Sınıfa gidecektim. Annemler okul kaydımı yenilerken ben de sınıfları geziyordum. Sınıfta sizinle karşılaşmıştım. Sınıfı süslüyordunuz.
Sınıfta sizi görünce, aaaa siz bizim yeni öğretmenimiz misiniz? diye sormuştum da ‘Ben mi? Kim bilir? belki’ demiştiniz.

Okula başlayıp sınıfa girince sizinle karşılaştım. İçim size çok çabuk ısınmıştı. Bıyıklarınız henüz terlemiş, heyecanlı ve bir o kadar da ürkektiniz sınıfta. Heyecanınızı gizlemeye çalıştıkça daha fazla heyecanlanıyor ve terliyordunuz. Ben öğrenciliğe alışmıştım, her yıl okul başlar, bu rutin bir şeydi benim için. Ama sizin için bir ilkti. Sizin daha sonra bize drama çalışması yaptırırken topluluk karşısına çıkacağımızda ve başladığımız konularda zorlandığımızda sık sık söylediğiniz ’ her ilk bir hummadır’ sözü buraya uygun gider. Bu ilk gün sizin hummanızdı. Herkesle konuşmaya ve ilgilenmeye çalışmanız, ellerinizi nereye koyacağınızı bilmemeniz, sesiniz ayarlayamayıp nefessiz kalmanız, ne yalan söyleyeyim çok ama çok komikti.

Siz bizim öğrencimizdiniz. Biz yani 4-B, sizin öğretmeninizdik. Öğretmenlik mesleğini size biz öğrettik. Mesleğe yeni başlamıştınız ve bunun bize açık açık söylemiştiniz. Saklama ihtiyacı hissetmemiştiniz. Biz de sınıf olarak bu garibana (!) yardım edelim düşünce ile yola çıktık. Size öğretecek çok şey vardı: Sabırlı olmayı, bağırıp çağırmamayı, kızgınlığı dizginlemeyi, fazla ödev vermenin anlamsızlığını, derli toplu olmayı, kıyafetine çeki düzen vermeyi, heyecanı yönetmeyi, sınıf yönetimini, eğitimin uzun soluklu bir yol olduğunu, her birimizin yetenek ve ilgilerinin farklı olduğunu vb bir kamyon dolusu bilgi…
Mektup almayı halen çok sevdiğinizi ve gönderilen mektupları sakladığınızı biliyorum. Lisede size gelen mektuplarınızdan bahseder ve mektup yazmanın değerini anlatırdınız. Unutmamışım değil mi? Anlattığınız o kadar çok şey hatırlıyorum ki, anlatsam inanmazsınız. İkinci mektubumda, ilk yıllarınızı (belki unutmuşsunuzdur) hatırlatmak istiyorum. Öğrencim (öğretmenim) şimdilik bu kadar yazabildim. Diğer mektupta görüşmek üzere.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

To Top